Ama dünyaya gelmek benim suçum değil. | But it's not my fault I am born. |
Ben bu dünyaya gelmek istememiştim. | I didn't ask to be born. |
Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda. Söylediklerine göre, dünyaya gelmek için çok güzel bir geceymiş. Savaşı kazandık! | The First World War had ended and I've been told it am an especially good night to be born. |
Kralın çocuğu olarak dünyaya gelmek, ne Mary'nin ne de Elizabeth'in suçu. | Nor is it Mary's fault or Elizabeth's fault to be born of a king. |
Ne, dünyaya gelmek mi? | What, being born? |